Dünya Enerji Sektöründe Önemli Değişiklikler ve Trendler
Uluslararası Enerji Ajansı tarafından hazırlanan “Küresel Enerji Değerlendirmesi 2025” raporuna göre, dünya genelinde enerji talebi geçen yıla kıyasla hızlı bir şekilde artmaya devam ederken, elektrik üretimi de yaklaşık 1200 teravatsaat artış gösterdi.
Geçen yılın verilerine göre, toplam elektrik üretiminin yüzde 32’si yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanırken, nükleer enerjinin payı ise yüzde 9 olarak kaydedildi. Bu yenilenebilir üretimin büyük bir bölümü güneş ve rüzgar enerjisi kaynaklarından sağlandı.
Güneş ve rüzgar enerjisinden elektrik üretimi 2024 yılında rekor seviyeye yükselerek 670 teravatsaat arttı. Aynı dönemde, nükleer santrallerden elde edilen elektrik üretimi de 100 teravatsaat artış gösterdi.
Yenilenebilir enerji kapasitesinde de büyük bir artış yaşandı. Geçen yıl dünya genelinde yaklaşık 700 gigavatlık yenilenebilir enerji kapasitesi devreye alınırken, bu kapasitenin yaklaşık yüzde 80’i güneş enerjisi santralleri tarafından oluşturuldu.
2024 yılında dokuz yeni nükleer reaktör inşaatına başlanırken, tamamlanmaları durumunda toplam 11 gigavatlık ek kapasitenin enerji sistemlerine entegre edilmesi bekleniyor. Bu yeni reaktör projelerinin tamamında Çin ve Rusya modelleri baz alınıyor.
Ayrıca, Avrupa Birliği ve ABD’de güneş ve rüzgar enerjisi üretimi ilk defa kömür ve doğalgazdan üretimi geride bırakırken, Çin’de güneş ve rüzgar enerjisinin toplam üretim içindeki payı yaklaşık yüzde 20 seviyesine ulaştı.
Dünyada Enerji Sistemlerindeki Değişimler
Oxford Enerji Çalışmaları Enstitüsü’nde Araştırma Görevlisi olan Aliaksei Patonia, düşük karbon salımlı enerji kaynaklarının payının artmasıyla küresel elektrik sistemlerinde dönüşüm yaşandığını belirtti. Devlet teşvikleri ve temiz enerji talebi, enerji üretimindeki değişime büyük katkı sağlıyor.
Patonia, 2024 yılında temiz enerjiye rekor seviyede yatırım yapıldığını ve bu yatırımların değişken yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygın kullanımı, şebeke esnekliğine yatırım yapılması ve elektrik sistemlerinin dijitalleştirilmesi gibi derin sistemsel değişikliklere neden olduğunu vurguladı.
Nükleer enerjinin düşük karbonlu ve sabit yük sağlama potansiyeline dikkat çeken Patonia, nükleer enerjinin gelecekteki öneminin artabileceğini belirtti. ABD, İngiltere, Kanada ve Avrupa gibi bölgelerdeki mevcut nükleer santrallerin sıfır karbonlu enerji üretimine katkı sağladığına dikkat çekti.
Kömürden enerji üretiminin azalması, temiz enerji üretiminin artmasıyla küresel enerji geçişinde kilit bir dönemeç olarak görülüyor. Patonia, temiz enerji tedarik zincirleri ve kritik madenler üzerindeki rekabetin, enerji geçişinde jeopolitik bir boyut kazandığını ifade etti.